Coğrafya ve İnsan

Coğrafya Kader midir ?


Coğrafya, insanların yaşamlarını şekillendiren çok yönlü bir etkiye sahiptir. Bu etkilere bağlı olarak insanlar, çevrelerine uyum sağlayarak kültürel ve sosyal yapılar geliştirirler. İnsanoğlunun coğrafyası, içinde yetiştiği toplumun kendisidir. İbni Haldun'un dediği gibi, “Toplumun mutsuzluk içeren toprağında, bireyin mutsuzluğunu maskelemesi, toplumun kendisine haykırdığı bir yalandır” Bu bağlamda, insanların yaşadığı coğrafyanın ve içinde büyüdükleri kültürlerin zengin oluşumlarından fiziksel veya ruhsal olarak etkilenmeleri toplumlar açısından anormal değildir.

 Geçmişten günümüze oluşan hastalıklara ve bu hastalıklar için geliştirilmiş çözümlere baktığımızda, bir coğrafyanın sorunlarının yine o coğrafyanın bitkileri ve doğal kaynakları ile çözüldüğünü görüyoruz. İnsanların yaşadığı coğrafyanın iklimsel değişiklikleri, burada büyüyen her bireyi o doğrultuda adapte etmeye zorlar. Ancak yeni dünya düzeninde, insanların yetiştiği coğrafyanın önemi bir kenara itilmiş; her hastalığa aynı çözümler, her hastaya aynı yaklaşımlar benimsenir hale gelmiştir. Modern tıbbın sunduğu çözümler, bir yandan hastalıklara etkili yöntemler sağlarken, diğer yandan tek tip bir tedavi planı oluşturmuştur.

 İklimlerin bölge insanları üzerinde bıraktığı sorunlar ve kazandırdığı kazanımlar yerini artık tek tip insan fizyolojisine bırakmıştır. Yerel psikolojilerin yerini toplumsal psikolojiler almış, bu durum da bireylerin düşünce yapılarında homojenleşmeye yol açmıştır. Herkesin aynı derdi benimsediği, benzer sorunlarla yüzleştiği bir ortamda, bireylerin kendi coğrafyalarına özgü deneyimleri giderek azalır. Bulunduğu konumu değiştirerek rahatlama hissinin peşinden koşan insanlar, hedeflerine ulaşsalar bile aynı sorunlarla karşılaşmaya devam eder.

 Coğrafyaya göre şekillenen yapılar, artık “olması gerektiği gibi” anlayışı çerçevesinde savunulmaya başlanmıştır. Bu durum, geçmişte “Coğrafya kader midir?” sorusunun yanıtının, günümüzdeki versiyonu üzerinde derin bir sorgulama yapılmasını gerektirir. Dün "Coğrafya kader midir?" sorusuna verilen yanıt, bugün "Evet, dün kaderdi ama bugün kader midir bilemiyorum" düşüncesiyle değişime uğramıştır. Bugün, coğrafyanın avantajları veya dezavantajları, toplumsal, iklimsel ve kültürel farklılıkların oluşturduğu sebepler kader olarak algılansa da, “Aynı noktaya çıkan sonuçlar kader midir?” sorusu da akıllara gelmektedir.

 Zamanla bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde yok olan kültür ve toplumların, bölgeye göre değişkenlik gösteren zenginlikleri, artık her yerde aynı algıya dönüşmüştür. Bu minvalde, "Coğrafya kader midir?" sorusunun cevabı ne evet olabilir ne de hayır. Her bireyin, yaşadığı coğrafya ve kültürel birikimi, onu şekillendiren unsurlardandır. Ancak, bireylerin bu şekillenişlerinde kendi seçimlerinin ve bilinçli farkındalıklarının da rol oynadığını unutmamak gerekir.

 Sonuç olarak, coğrafyanın bireyler ve toplumlar üzerindeki etkisi, sadece fiziksel ve ekonomik boyutlarla sınırlı değildir. Psikolojik, kültürel ve sosyal boyutlar da bu etkileşimin bir parçasıdır. Günümüz dünyasında, yerel değerlerin ve deneyimlerin kaybolması, toplumları homojen bir yapıya sürüklerken, kültürel çeşitliliği de tehdit etmektedir. Coğrafya, bir kader olarak karşımıza çıkarken, aynı zamanda bireylerin seçimlerinin ve bilinçli farkındalıklarının da bir parçası olmayı sürdürmektedir.